İlk kez alkol içen ne içmeli ?

Cansu

New member
İlk Kez Alkol İçen Ne İçmeli? Bir Hikâye Gibi Bir Akşam

Selam sevgili forumdaşlar,

Bu akşam sizlerle biraz hayatın kenarında kalan bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hani bazen dost sohbetlerinde, müzik yavaşça çalarken biri der ya “ben hiç içmedim, acaba ilk kez içsem ne içmeliyim?” İşte bu hikâye o anlardan birinde başladı. Bir akşamüstü, gün yavaş yavaş geceye dönerken, üç arkadaş bir masada buluştu. Biri mantığıyla, biri kalbiyle, biri de ilk kez deneyeceği şeyin heyecanıyla...

---

Bir Masanın Üç Yüzü: Deniz, Ela ve Mert

O akşamın kahramanlarıydı onlar: Deniz, Ela ve Mert.

Deniz, planlı, stratejik düşünen, her şeyin sonucunu hesaplayan bir adamdı. Hayatta her zaman “doğru zaman, doğru miktar” prensibiyle yaşardı.

Ela ise duygusal, empatik, etrafındaki herkesi hisseden bir kadındı. Onun için önemli olan içkinin tadı değil, o içkiyle paylaşılan andı.

Ve Mert... o akşam ilk kez içecekti. Yirmi sekiz yaşına kadar alkolü hiç ağzına koymamıştı. Ne baskıyla, ne merakla. Ama o akşam, “hayatı biraz tatmak istiyorum” demişti sadece.

Masada sessizlik vardı önce. Sonra Deniz söze girdi:

“İlk kez içiyorsan, net konuşalım Mert. Keskin bir şey içmeyeceksin. Ölçülü olacaksın. Hafif, güvenli bir başlangıç yapacağız.”

Ela araya girdi:

“Ah, bırak bu mühendis kafasını Deniz! İlk kadeh biraz hissedilmeli, biraz duygusu olmalı. Tat almalı, korkmamalı. İlk içki unutulmaz olur.”

Mert gülümsedi. İkisini de dinliyordu. Bir yanda plan, bir yanda his. Ve o, ikisinin arasında kaldı.

---

İlk Kadehin Tereddüdü

Garson yaklaştı. Menü masaya konduğunda herkes başka yere baktı.

Deniz hemen önerdi:

“Beyaz şarap alalım. Alkol oranı düşük, mideyi yormaz. Kontrollü içersin.”

Ela başını iki yana salladı:

“Hayır. Beyaz şarap fazla zarif olur, fazla mesafeli. İlk içki sıcak olmalı, samimi olmalı. Belki biraz viski, belki kırmızı şarap. Hissedilmeli.”

Mert menüye baktı, parmakları titriyordu.

“Ben,” dedi sessizce, “bir bira denesem?”

Deniz gülümsedi: “Klasik ve güvenli. Soğuk, kolay içilir.”

Ela, hafifçe başını yana eğdi: “Ama duygusu yok Mert. İlk yudumda biraz hayat olmalı.”

O an masada zaman yavaşladı. Mert’in aklında tek bir düşünce vardı: “İlk içkim ne olursa olsun, bana bir anı bıraksın.”

---

İlk Yudum: Camdaki Yansıma

Garson geldi, üç kadeh getirdi: biri beyaz şarap, biri viski, biri bira.

Mert hepsine baktı. Sonra Ela’nın gözlerine döndü:

“Hangisinde anı var sence?”

Ela gülümsedi: “Kiminle içtiğine bağlı.”

O sırada dışarıda yağmur başladı. Camda yansıyan ışıklar, kadehlerin içinde dans ediyordu.

Mert biranın kapağını açtı. Köpüğü kabardı, sonra yavaşça sakinleşti.

İlk yudumu aldı. O an yüzünde bir ifade belirdi — şaşkınlıkla huzur arası bir şey.

Ne baş döndürücüydü, ne tatsız. Ama içinden geçen bir cümle oldu:

“Hayat da böyle olmalı... önce biraz acı, sonra yavaşça alışkanlık.”

Deniz hemen sordu: “Nasıl, ağır mı geldi?”

Mert başını salladı: “Hayır, sanırım tam kararında.”

Ela sessizdi, sadece izliyordu. Sonra yumuşak bir sesle dedi:

“Gördün mü, bazen en sade seçimler bile bir hikâye taşır.”

---

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Duygusu

O akşam Mert sadece içki içmedi, iki farklı dünyanın farkına vardı.

Deniz’in dünyasında her şeyin bir kuralı vardı: Alkol oranı, sıvı miktarı, su dengesi… Stratejik bir düzen, mantığın sesi.

Ela’nın dünyasında ise duygu hakimdi: Kadehin biçimi, müziğin ritmi, sohbetin sıcaklığı. Onun için içki bir içecek değil, bir ruh hâliydi.

Mert ikisini de anlamaya çalıştı.

Deniz için alkol, “kontrol altında deneyim”di.

Ela içinse “kendini biraz bırakmak.”

Ve o an Mert fark etti: İnsan, ilk kez içki içerken aslında içkiyi değil, kendini tanımaya başlıyor.

---

Fanusun Dışına Çıkmak

Saat ilerledikçe masadaki kahkahalar çoğaldı. Bira bitti, şarap azaldı, viski yalnızca yarım yudum eksildi.

Deniz su istedi, Ela bir şarkı açtı, Mert sessizce camdan dışarı baktı.

Yağmur durmuştu. Sokak lambalarının ışığı sarıya çalıyordu.

O an Mert, yıllardır içinde yaşadığı o “temkinli fanusun” dışına çıktığını fark etti.

İlk yudum, onun için sadece alkol değil, kendine izin vermekti.

Ela sessizce fısıldadı: “İlk içkini unutmamalısın Mert. Çünkü ilk kez içtiğinde, sadece damak değil, kalp de bir şey öğrenir.”

---

Bir Akşamın Ardında Kalan Sözler

O gece Mert eve yürüyerek döndü. Ne sarhoştu ne de ayık. Sadece düşünceliydi.

Her yudumda bir şey fark etmişti: Hayatın tadı, ne içtiğinde değil, kiminle içtiğinde gizliydi.

Deniz’in planlı bakışı, Ela’nın sıcak gülüşü, o masanın sessiz dostluğu...

Bir bardak biradan çok daha fazlasını taşımıştı o akşam.

Sabah olduğunda telefonunda bir mesaj vardı. Ela yazmıştı:

“Bir dahaki sefere şarabı birlikte deneriz, ama kadehten önce konuşuruz. Çünkü bazı içkilerden önce kelimeler ısıtır insanı.”

Altında Deniz’in kısa bir notu:

“Ve su içmeyi unutma, sistem dengeyle çalışır.”

İkisi de kendi dilinde konuşmuştu ama Mert artık anlamıştı;

hayat ne yalnız planla, ne sadece duyguyla yürüyordu.

İkisinin dengesi, tıpkı bir akşam masasında dönen sohbet gibiydi.

---

Forumdaşlara Bir Soru

Siz ilk içkinizi hatırlıyor musunuz?

O ilk yudumda ne hissettiniz — korku mu, merak mı, yoksa huzur mu?

Belki de hepimiz o ilk kadehte biraz kendimizi bulduk, biraz da kaybettik.

Kimi ölçülüydü, kimi duygusal, kimi cesur... ama hepimiz insanız, tadı arayan ruhlar.

Belki de bu yüzden “ilk kez içen ne içmeli?” sorusunun cevabı, içkide değil, anlamda gizli.

Kiminle içtiğin, ne hissettiğin, neyi geride bırakıp neyi kendinde bulduğun...

---

Son Söz

İlk içki, bir kapı gibidir.

Kimisi o kapıyı merakla açar, kimisi korkarak, kimisi de gülümseyerek.

Ama herkes o kapıdan geçerken bir şey öğrenir:

Hayatın tadı, ne kadar içtiğinde değil, nasıl hissettiğinde saklıdır.

Ve belki de asıl mesele ne içtiğimiz değil,

o akşam kiminle yan yana oturduğumuzdur.